“Kademeli Normalleşme Tedbirleri Genelgesi” yayınlandı. Partili Cumhurbaşkanı, Recep Tayyip Erdoğan iktidarı ile özdeşleştiği için herkes AVM’lerin açılacak olmasına odaklandı. Diğer yandan kafe ve restoranların paket servise devam edecek olmasının bu alanda geçimini sağlayanlar için yeterli gelmediği ortada.
Esnafın küçümsenmeyecek bir kısmını oluşturan kahvehane, kıraathane, kafe, dernek lokali, çay bahçesi, gibi yerlerin iki hafta daha kapalı kalmasının, kaç kişinin hastalanmasına engel olacağı, bilinmiyor veya kestirilemiyor. Oysa Sağlık Bakanlığı, yapılan testler, testlerin yapıldığı kişiler, yakalanan olgular, gerçekleşen ölümler, filyasyondan elde edilen veriler ile ilgili tüm bilgileri doğru ve eksiksiz paylaşsa ne durumda olduğumuzu, kimi nasıl koruyacağımızı ve neyi doğru neyi yanlış yaptığımızı çok daha kesin bir dille söyleyebileceğiz.
Bu genelge üzerine konuşulacak çok şey var ancak ben burada sadece genelgenin hem özel sektör hem de kamu kurum ve kuruluşları açısından çalışma saatleriyle ilgili boyutuna dikkat çekmek istiyorum.
Genelgeye göre en uzun çalışma süresi, online market ve yemek sipariş firmaları için tanımlanmış. Hafta içi ve hafta sonu 07.00-24.00 saatleri arasında evlere/adrese servis şeklinde çalışabilecekler. Bu işyerlerinde çalışanların günlük çalışma sürelerinin neresinden baksanız 12 saatin altında olma olasılığı yok. Üstelik de haftada 7 gün. Bilmiyorum bu alanda vardiya uygulaması yapan insaflı işverenler veya yöneticiler var mı? Haftalık izin kullanma oranı nedir bu alanda, hep bakılması gereken konular…
Kamu kurum ve kuruluşlarında uygulanmakta olan 10.00-16.00 saatleri arası mesai sistemi ile uzaktan veya dönüşümlü gibi esnek çalışma usulünün uygulanmasına kademeli normalleşme döneminde de devam edilecekmiş. Kısaca kamu sadece 6 saat çalışacak… O da her kamu kurumunda değil…
Sözüm ona bulaşmayı azaltmak ve önlemek için alınan bu önlem aslına bakarsanız, kamu kurum ve kuruluşlarında tam da bulaşmaya özel fırsat yaratıyor. Kamu kurumlarında işi olanların işlerinin tümü, 8 saat yerine 6 saate sıkıştırılmış durumda… Üstelik uzaktan veya dönüşümlü esnek çalışma diyerek çalışan memur sayısı da azaltılınca, vatandaşın bekleme süresinin uzaması kaçınılmaz bir hal alacak. Ayrıca bu uygulamanın kamu hizmetlerinin niteliği açısından tüm kamu çalışanlarına da uygulanması olanaksız. Esnek çalışanla çalışmayan arasında ücret adaleti sağlayacak bir düzenleme yapmadan bu uygulamaya gidilmesi ücret eşitsizliği yaratmakta ve iş barışını da bozmaktadır.
Bir de tüm çalışanların işyerine ulaşım sorunu var. Küçük kentlerde, yaya olarak ulaşımın yapılabildiği yerlerde sorun yok. Sorun büyük kentlerde yaşanıyor. İşe gitmek için toplu taşıma kullanmak zorunda olan tüm çalışanlar sabah 10:00 öncesi ve akşam 16:00 sonrası kaçınılmaz biçimde yığılma oluşturacak. Toplu taşımada yığılma yaşanacak saatlerin yer değiştirmesi ancak yığılmanın önlenememesi gibi bir sonuç doğuyor. Toplu taşıma araçlarının yüzde 50 kapasite ile çalışacağı yine kâğıt üzerinde kalan bir istek veya dilek gibi… Geçmişte karşılaştığımız, 17 kişilik minibüsten 25 – 30 kişinin indirildiği, şoföre ceza yazılan haberleri şimdiden görüyor gibiyim.
İyi de, olması gereken ne, diye sorabilirsiniz.
Hiç bekletmeden söyleyeyim:
Hem kamu hem de özel sektör için yasal çalışma süresi 6 saat ile sınırlandırılmalıdır. Bunun için hiç zaman kaybetmeden Meclis’ten bir yasa geçirilmesi gerekir. Çünkü uzayan çalışma süreleri, alınan önlemlerde gevşemeye ve dikkat dağılmasına neden olmakta, verim düşmekte ve bulaşmayı kolaylaştıran bir zemin oluşmaktadır.
Fazla çalışma (fazla mesai) mutlaka izin alınarak yapılabilmelidir. İzin için de toplu ulaşımdan sorumlu olan kamu gücü, yani yerel yönetimler, belediyeler yetkilendirilmelidir.
Büyük sanayi işletmelerinde veya vardiyalı çalışılan işyerlerinde yapılacak yasal düzenleme gereği 6 saatlik 4 vardiya uygulamasına geçilmelidir.
Vardiya başlangıç saatleri için tüm kurum ve kuruluşlar yerel yönetimlere, yani belediyelere başvurmalı. Belediyeler, başvuran kuruluşun kaç çalışanının işe gidip geleceğini kurum ve kuruluşların yapacağı başvurudan öğrenerek, aynı anda sokakta işe gidip gelmek için en az insan bulunacak şekilde planlama yapmalı. Kurum ve kuruluşlara bu planlamaya göre vardiya saatlerini bildirmelidir.
Kamu kurumlarının, kurum olarak açık kalma süresi kısaltılacağına uzatılmalı, en az 10 saate çıkarılmalı. Bu 10 saat içinde iki tane 6 saatlik çalışma süresi tanımlanmalı. Memurların her biri haftalık toplamda 30 saati tamamlayacak şekilde bu çalışma sürelerine dağıtılmalıdır.
Aynı işi yapan 2 kişi aynı anda zorunlu olmadıkça çalıştırılmamalıdır.
Kamu kurumlarında iş kapasitesine uygun randevu sistemi yaygınlaştırılmalı ve vatandaşın randevusuna erken gelmemesi ya da geç kalmaması gerektiği kamu spotlarıyla öğretilmelidir.
Kamuda günlük 6 saatin üzerinde çalışmak zorunda kalacak memurlara da ücret adaleti sağlayacak bir düzenleme hiç zaman kaybetmeden yapılmalıdır.
Bunlar ilk anda aklıma gelenler.
Artık herkes bir şeyin farkına varsa iyi olur.
Salgın Türkiye’de 14’üncü ayını doldurdu, Dünya’da 18’inci ayını doldurmaya yaklaşıyor. Bu salgın bitse de hiçbir şey eskisi gibi olmayacak.
O yüzden kendimize de, eşimize, dostumuza da, işimize, aşımıza da bakış açısını değiştirmek zorundayız.
Daha önce farkında olmadığımız kadar çok şeyi fark etmek zorundayız.
Yapacağımız yanlışlar sadece birilerinin hastalanıp ölmesine neden olmuyor. Aynı zamanda kahvehane, kıraathane, kafe, dernek lokali, çay bahçesi, gibi yerleri işletenler ve buralarda çalışanların yaşadığı yıkımı da büyütüyor. Hem kendimizi ve sevdiklerimizi korumak hem de toplumda yaşanan sosyo-ekonomik yıkıma engel olmak zorundayız. Bunun için de Sağlık Bakanlığının bize en doğru bilgiyi eksiksiz vermesini sağlayacak her türlü baskıyı tek adam rejimine karşı yapmak zorundayız…